• Nombre de visites :
  • 533
  • 23/4/2008
  • Date :

Yeni Bahane

yeni bahane

   

   UAEK'nın Başkan Yardımcısı Olli Heinonen ülkemizin yetkilileri ile tekrar müzakere yapmak için Tahran'a geldi. Batı medyası bu ziyarete fazlasıyla hassasiyet gösterdi ve haber yapmak uğruna bu ziyaretin sıradışı olduğunu, UAEK ve İran arasındaki "İddiaların Araştırması" konusunu incelemek için geldiğini vurgu yapmaktadırlar.

    Mehre haber ajansının raporuna göre,  Heinonen'ın Filandya Üniversitesi Radyo Kimiya bölümünden mezun olduğunu ve 1983'ten beri UAEK ile işbirliği yaptığını ve bu kuruma üye olan pek öok ülkeyi ziyaret ettiğini ve İran'a çok geldiğini ve bazı zamanlar bu ülkede 2 hafta ikamet ettiğini ve bundan ötürü Heinonen'in ziyareti rutin bir ziyaret ve siyaset dışı olduğunu bu yazıda yazılmıştır.

    Diğer yandan baki kalan konular (UAEK'nın Şubat 2006 raporunun teknik kuşkuları) bitirilmiştir. Zira dosya normalleşmiş ve buna ek olarak, El Baradey'in sözleri ve geçen Mart ayında  UAEK'ya üye ülkelerden çıkmayan kararın bu hususun doğruluğunu teyid etmektedir.

    Bu modalitenin esasına göre unutmamız gerekir ki, UAEK tarafından "İddia Araştırma'sı" koularının tüm evrakların hepsini UAEK sunmak zorunda ve İran da ona karşılıklı olarak resmi görüşünü bildirmek zorunda ki, İran aynı şeyi yapmıştır. Nitekim Heinonen'in Tahran ziyereti, İran ve UAEK arasındaki ilişkişlerini ayarlanmk için olduğunu ve ilaveten, büyük ihtimalle İran ve UAEK arasındaki iki yeni anlaşması olan Natanz ve yeni santrifüjların faaliyetlerinde UAEK'nın denetlemesini kapsayan ayarlamar olacaktır.

   Ama normal ve teknik bir ziyaretin siyasi olarak göstermekte ve onu şifreli olarak algılamakta ne tür bir strateji olduğunu sormamız lazım.

    Unutmayalım ki, BM Güvenlik Konseyi'nde çıkarlan1803 sayılı zayif karar, 5+1 grubunun Şanghay'daki ilk turunda yenilgiye uğradı ve kamuoyunda bu grubun blok oyuncularının (ABD, İngiltere ve Fransa) yenilgisi, 5+1 grubunun güvercinleri yani Çin ve Rusya'nın tutumlarının güçlenmesine sebep oldu.

    Bu atmosferde İran'lı bilimadamları tarafından 6000 adet yeni santrifüjün yerleştirmesi, bu grubun fanatikleri yalan haber yayılarak, Şanghay oturumunun yenilgisini etkilemk ve bir dahaki oturum için psikoloji atmosfer oluşturmak istediler.

    Güvenlik Konseyinde İran'ın nükleer konusuyla ilgili Rusya ve Çin'in Amerika'nın artan isteklerine karşı direndikten sonra, Washingot, Beyaz Saraya yönünden baskı yapmak yerinde, Moskova ve Pekini  marjinal baskıya almaya çalıştı.  Doğu Avrupa'da füze kalkanı planının hızlandırılması ve Orta Asya'da ve Kafkaslar'da jeostratejik müdaheleri(Ukrayna'nın NATO'ya üyelik sürecini hızlandırılması) gibi , Washington'un Moskova aleyhine yeni baskı aracı olarak algılanmaktadır ve bunun yanında Tayvan ve Tibet'in bağımsızlığı, insan hakları ve İran'ın nükleer programı hakkında Çin'in ağzından yalan söylemesi ve sahte haberler yayılması gibi örneklerle Pekin aleyhine kullanılan yeni baskı aracı oluşturulmaktadır.

    Diğer önemli konu, İran'ın nükleer programına karşı özellikle güvenlik konusunda batının bahane tutması ve kuşku yaratmasının(teknik,siyasi,askeri iddiaları) yeni eylemleri olduğunu söyleyebiliriz.

   Halbuki Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu kerelerce ve resmi olarak, İran'ın nükleer maddelerinin değisiminin ve yapım süresinin teknik standartlardan yüksek olduğunu bildirmişti. Son zamanlarda, batı medyası ve Avrupa Birliği bu konu hakkında gerçek olmayan bilgiler yayınlamışlardır.   

   Ayrıca Siyonis Rejimi'nin Dışişleri Bakanı'nın Katar'ı rezilik içinde ziyaret etmesi, Buşehr tesisleri aleyhine Fars Körfezi Liderleri'nin hasasiyetini yükseltti. Hanbuki, UAEK ve Rusya açık bir şekilde İran'ın nükleer faaliuyetleri tam güvenli olduğunu tekid etmişlerdir.

   İran halkı iradesini ve hakkını barışçıl nükleer faaliyetleri karşısında zedelemek için dört aşamadan geçtiğini  unutmamışızdır. Birincisi, İran'ın yeraltı kaynaklarının zenginliği dolaysıyla nükleer enerjisine ihtiyacı olmadığını söylemişlerdir. En azından, 1974 senesinde ABD'nin kendisi tarafından İran'a önerilen ve planı sunulan " 20 bin megavat nükleer enerjisinin" gerekliliği, 105 adet nükleer santralın faaliyete geçmesi(bu ülkenin petrol ve doğalgaz yeraltı kaynaklarına göre) ve ayrıca biyolojik çevre kanunlarının çeşitlendirilmesinin önerisi bu iddianın üstünde iptal çizgisinin çizilmesine sebep olmuştur.

   İkincisi, İran'ın nükleer hukukunun takibinin İran halkının isteği olmadığını va yanlız bir siyasi grubun olduğunu iddia etmişlerdir ki, halkın tek parça olara siyasi grupları ve kurumları savunmdular ve bu iddiaya cevap verdiler. İran'ın teknik yetersizliği olduğunu iddia etmişlerdir ve örneğin zenginleştirmenin yeterli saflığı olmadığını beyan etmişlerdir.

    Bu konudaki UAEK'nın raporları, İran'ın nükleer teknolojisinin yüksek kaliteye sahip olduğunu söylüyor. Dördüncüsü,  İran İslam Cumhuriyeti'nin Milli hukukunun üstünde durması, İran liderlerinin savaş istediğini ve bunun için gizli olarak nükleer silahı peşinde olduğunu ortaya atmışlardır.

    UAEK, tüm faaliyetlerin kurumun gözetimin altında olduğunu ve nükleer silah üretmek için hiçbir kanıt olmadığını tekid etmiştir. Ayrıcar, dünya güvenini sağlamak için yetkililerin tüm çabalarına da değinmek gerekmektedir.

    Yukardaki dört eksen sonuçsuz kaldı; nitekim, görünüşte yeni iddialar İran'ın faaliyetlerindeki güvenlik kriterleri üzerinde yeni iddialar atılmaktadır. Halbuki, bu konu bahanelerin zayif duruma düşmesine ve yahut faaliyetlerin barışçıl olduğuna dair kabulu anlamına gelmektedir.

     İran'ın nükleer faaliyetlerine karşı barışçıl olmadığı hususunda ortaya atılan endişelerin, tesislerin güvenliği endişesine taşıması olarak değerlendirilebilir. Bu konu, 5+1 oyuncularının uluslararası ve bölgesel stratejilerde zayıf durumu düştüğünü anlamına gelmektedir.

 

 

  • Yazdır

    Arkadaşlarına gönder

    Yorumlar (0)