• Nombre de visites :
  • 488
  • 24/10/2007
  • Date :

İsrail: Türkiye-İran enerji anlaşması'nı 'tehlikeli' buluyor

                                

İsrail: Türkiye-İran enerji anlaşması'nı 'tehlikeli' buluyor

 

 

20/08/2007

Türkiye ile İran arasındaki enerji anlaşması, İsrail basınında yankı buldu. İsrail, Türkiye-İran enerji yakınlaşmasını "tehlikeli" buluyor.
  Ülkenin en çok okunan gazetelerinden Yediot Ahronot'ta yayımlanan yazıda, Türkiye'nin önemi ve İran ile yakınlaşmasına dikkat çekildi.

Reut Enstitüsü analisti Jonathan Adiri tarafından kaleme alınan yazıda, Türkiye'deki son seçim süreci ve ABD ve AB'nin Türkiye ile ilişkileri irdelendi.

"ABD, Türkiye'yi Ortadoğu konferansına ana ülkelerden biri olarak davet etmeyi dikkate almalı" denilen yazıda şu ifadelere yer verildi:

"Türkiye bölgesel güç ve batının doğuya açılan kapısı olarak gelişimini pekiştiriyor. Türkiye'nin modern İslam sentezi, doğuya ve batıya karşı çekici olmasını sağlarken, etkileyici ekonomik gelişimi ve transit enerji geçiş hattı projelerindeki başarısı, ülkenin büyümesinde ve küresel dünyadaki itici gücünü üst seviyelere çıkarıyor. Ortaya çıkan durumda, Türkiye'nin dış siyaseti, batılı müttefiklerine uymayacak şekilde tahmin edilenden daha cüretkar bir yükseliş gösteriyor ve İran'la işbirliğini
büyütüyor."

  Türkiye'nin AK Parti dönemindeki ekonomik gelişimine değinilen yazıda, "Türkiye, 7 yıldan beri belirgin bir ekonomik gelişim içerisine girdi. 1990'lardaki 2.3 büyüme oranını, İslamcı AK Parti hükümeti sırasında 2006 rakamlarına göre iki katından fazlaya çıkararak, rekor derecede 9.9 büyüme oranına ulaştı. Ekonomik büyümenin devamlı hale getirilip uzun döneme yayılması, AB ile entegrasyonun sağlanması, Kürtler'in meydan okuyuşlarına karşı gelinmesi koşuluyla, şu andaki sürekli büyüme AK Parti'nin geçen seçimlerdeki zaferini beraberinde getirdi" denildi.


 

"İRAN DÜNYA'NIN İKİNCİ BÜYÜK REZERVLERİNE SAHİP"

   Enerji boru hatları konusunda Türkiye'nin yerinin önemine vurgu yapılan yazıda, "Türkiye'nin büyümesini destekleyen en büyük ana etken, ülkenin enerji transit hatları üzerinde birleştirici bir durumda olması. Bakü-Ceyhan Boru Hattı bittikten sonra da, Türkiye 2012'deki 'Nabucco' projesine yöneliyor. Bu yeni hat, önemli ölçüde Avrupa ülkelerinin Rus gazına olan bağımlılığını ortadan kaldıracak. Aynı zamanda, İran gazının Avrupa'ya açılması için bir yol olacak. Molla rejimi altında ve çağın gerisinde kalmış rafinerileriyle İran, (Rusya'dan sonra dünyada ikinci büyük doğalgaz rezervine sahip) gazını Avrupa'ya pazarlamak için partner arıyor" ifadelerine yer verildi.

Söz konusu yazıda, Türkiye ile batının sıcak ilişkilerini devam ettirdiği ifade edilirken, Türkiye'de yükselen anti-Amerikancı söylemin prim toplamasıyla İran ile işbirliğinde de artış görüldüğü yorumuna yer verildi.

 "Enerji anlamında bu teşvik edici durumda, halk arasında yayılan anti-Amerikancı bakışla birlikte batının Türk siyaseti üzerindeki baskıları etkisiz kalıyor" denilen yazıda ayrıca şu ifadeler kullanıldı:

 

ABD VE AB TÜRKİYE'Yİ BU DURUMDAN VAZ GEÇİRMELİ

"Son günlerde bu konudaki Türkiye'nin ekonomik ve politik olarak attığı son derece ciddi ve inatçı adımlardan biri, tamamen ABD ve BM'deki yaptırım baskısına karşı koyarak, İran ile imzaladığı enerji anlaşması oldu. Son günlerde dünyaca ünlü Forbes dergisine verdiği röportajda, Türkiye'nin 21. yüzyıldaki siyasetini şekillendirmesindeki ana hususlar konusunda Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, 'İran bize çok cazip bir teklif sundu. Biz ülkemizin menfaatlerini düşünmemeli miyiz? ABD, bize onlara neden danışmadığımızı soracak. Ben, ABD'nin bizi anlayacağına inanıyorum' dedi. Türkiye'nin içindeki bu yeni durum ve açık işaret, ülkenin batıdaki en güçlü ticari ve güvenlik işbirlikçileri ABD ve AB'nin (ayrıca Türkiye halen NATO'nun önemli bir üyesi) ülkenin bölgesel güç oluşuna da müsamaha göstererek, bu durumdan vazgeçirmelerini denemelerini gerektiriyor."

  İran ile yapılan enerji anlaşmaları kapsamında AB müzakerelerinin de ele alındığı yazıda, "Türkiye'nin birliğe girişi, AB'de halen en çok tartışılan konular arasında. Tüm engeller karşısında birleşme görüşmeleri ve inatçı müzakereler sürerken, Türkiye'nin birliğe giriş politikaları az da olsa aksi yönde değişiyor. Türkiye'nin AB üyeliğine set koyan Fransa'nın yeni seçimle işbaşına gelen Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy'nin tutumu, AB-Türkiye diyaloğunu ters çeviriyor.

 

ABD'DEN TÜRKİYE'YE İRAN İLE İLİŞKİLERİNDE GÖZDAĞI

Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, AB'nin şu anda Türkiye'ye olan ters davranışlarını, 'bu önemsiz diplomasi ancak Avrupa, gittikçe büyüyen bir ekonomik güç olan Türkiye'yi kabul etmenin kendi ekonomik çıkarına olduğunu kavradığı zaman çözülür' diye yorumluyor. Bunun bir parçası olarak ABD, eğer Türkiye'nin İran ile olan ilişkilerini üst seviyeye çıkarırsa, yaptırım uygulayacağı yönünde gözdağında bulunarak, diplomatik mesajlar veriyor. Çıkan haberlere cevap veren ABD Dışişleri Bakanlığı üst düzey yetkilisi Matt Bryza, Türkiye'yi bu konuda uyararak, 'Umarız, bu amaca yönelik açıklamalar gerçeğe ulaşmaz' diyor. Türk yatırımcıları uyaran Matt Bryza, Türkiye'den İran'ın enerji sektörüne yapılan yatırımların Amerika'nın yaptırımına neden olabileceğini belirtiyor" denildi.

  Türkiye'nin gelişmesinin ümit verici olduğu belirtilen yazıda, "Son enerji anlaşması olayı, ABD ve Avrupa tarafından Türkiye'ye sunulan yeni diplomatik açılımların reddedilmesi anlamına gelirken, Erdoğan, Türkiye'nin batıyla iş yapmasını engelleyen kuralları kaldırmasını şart koşuyor. Şu andaki duruma bakarsak, Ankara'nın çok tercihli durumu, bölgedeki yapıcı liderlik rolünü üstlenmesi için uygun ortam ve modern İslam sentezi ile enerji transit hatlarına hakimiyeti ülkenin gelişimi için ümit veriyor" analizinde bulunuldu.

  AB ve ABD'nin Türkiye'nin reflekslerini anlaması gerektiği söylenen yazıda, "Bu yeni durumda, Türkiye'nin gelişen durumunu anlamamız ve refleksler geliştirmemizi gerektiriyor. Batı, Türkiye'yi cezalandırma yoluna gitmeyerek, radikal yollara itmemeli ve Ortadoğu'da yer alan Türkiye ile yakından çalışmayı sürdürmeli. Bu konuda çok önemli iki adım; halen üzerinde tartışılırken, AB müzakereleri yeniden canlandırılmalı.



İkincisi ise, Washington'un İsrail ve Filistin sorunu düzleminde tartışılacak olan ve bölgeyi tekrar şekillendirmesi olası olan Ortadoğu konferansına Türkiye'nin ana aktörlerden biri olarak davet edilmesini dikkate almalı.

Son olarak, uluslararası camia ile bölge aktörleri arasındaki büyük pazarlık, bölgeyi tehdit eden Irak'ın şekillendirilmesi sorununun halledilmesi. Bu konuda Türkiye'ye masada yer verilmeli, Kürtler konusundaki endişeleri anlayışla karşılanmalı, ki bu sorun Türkiye'nin İran'a doğru yönelmesinin en büyük etkeni olarak göze batıyor" ifadelerine yer verildi.

İHA

 

 

 

 

  • Yazdır

    Arkadaşlarına gönder

    Yorumlar (0)