• Nombre de visites :
  • 478
  • 24/10/2007
  • Date :

Sahip oldukları tek şey 'umutları'

                              

Sahip oldukları tek şey 'umutları'

 

13/08/2007

İsrail işgalinin başlamasından bu yana Lübnan'da bulunan Filistinli bir ailenin sahip olduğu tek şey 'umut'!

BBC muhabiri, Christian Fraser Lübnan'daki Nahr el Berid Filistin kampını gezdi ve gördüklerini kaleme aldı.

Fraser, vatanlarından evlerinden edilmiş  Filistinli ailelerin durumu ile ilgili olarak "Herşeylerini kaybeden, tanıdığım en gururlu insanlardı" diye ifade ediyor.

Christian Fraser'ın kampta gördüklerini şöyle anlatıyor:

"Münir el Sayyid misafir beklemiyormuş. Onu traş olurken yakaladım.

  Kamptan 40 bin mülteci kaçtı

  Karısı elinde bir havluyla, sabırla yanında bekliyordu.

  Köşede yaşlı bir kadın derin bir uykuya dalmıştı. Sonunda işini bitirip bana döndü.

  Kusursuz bir İngilizceyle "Kabalık ettiğimi düşünmüş olmalısınız" dedi, "Beklettiğim için özür dilerim. Kahve alır mıydınız?"

  Münir emekli bir İngilizce öğretmeni. Şimdi 90 yaşındaki annesi dahil 19 kişilik ailesiyle birlikte bir okulda yatıp kalkıyor.

  Nahr el Berid mülteci kampından kaçan 40 bin Filistinli mülteci arasında onlar da varmış. Bu insanların tümü, nasıl yapmışlarsa yapmışlar, komşu Beddavi kampına sığmışlar. 












                                

Sahip oldukları tek şey 'umutları'

 

 Dış dünya onların kaderine tamamen kayıtsız kalmış. 19 insanın bu küçücük sınıfta nasıl yaşadığını hayal etmeye çalışırken, etrafın ne kadar düzenli, tertemiz olduğunun farkına varıyorum.

  Yere bir halı sermişler. Kıyafetler özenle katlanmış. Döşekler dikkatle pencerenin önüne kayılmış; aceleyle boşaltılan okul sıralarını gözden gizliyorlar.

Herşeylerini kaybedenler, tanıdığım en gururlu insanlardandır.

  Münir "Bu odayı evimiz bildik" diyor, "Çocuklar için çok zor oldu. Nahr el Berid'de kendi odaları vardı, bilgisayarları vardı, hatta iki tane televizyonumuz vardı!"

Münir'in mülteci hayatı 1948'de, İsrail devletinin kurulmasıyla başlamış.
  Ailesi Celile'deki Sasa yöresindenmiş. O "Celile" der demez, bizi şaşkın gözlerle izleyen annesinin yüzünden bir gülümseme geçiyor.

 "Annemde Alzheimer var" diye anlatıyor Münir, "Nahr el Berid'i hatırlamıyor, yalnızca Sasa'yı hatırlıyor. Devamlı ne zaman döneceğimizi soruyor." Kampta binalar tanınmayacak hale geldi. Lübnan'da 15 yıl süren iç savaş sırasında Münir ve ailesi dört ayrı Filistin mülteci kampında yaşamış. 



                                

Sahip oldukları tek şey 'umutları'

 

 Şimdi, emeklilik günlerinde, yine sefalet içinde. Gülümseyerek konuşuyor: "Herhalde lanetliyiz biz. Yeryüzünde mikrop gibiyiz. Kimse bizi sevmiyor. Niye? Bilmem niye. Ama biz ayakta kalıyoruz. Fırtınalarda eğilip bükülebiliriz - ama asla kırılmayız." Aynı şeyi Nahr el Berid'deki eski evi için söylemek mümkün değil. Lübnan ordusunun iki aydır süren ateşi ardından binalar tanınmayacak hale gelmiş.

  Yine de kampın delik deşik olmuş kanyonlarında bir yerlerde, Feth ül İslam'ın son derece iyi eğitim görmüş adamları savaşmayı sürdürüyor. 

  Kampa gelen direnişçiler, önce kamp hayatına uyum sağlamaya çalışmışlar: Para dağıtmışlar; düğünlere, cenazelere katılmışlar. Ama sayıları arttıkça, kampı tamamen ele geçirmişler.

  Münir'in ailesi karşı çıkmış. Kavgalardan birinde kuzeni vurulmuş. Sonunda, çocukları korumak için, ayrılmak zorunda kalmışlar.

  Bu savaşçılarla savaşmaya çalışan zayıf teçhizatlı Lübnan askerleri, zorlu bir sınav veriyor. Hükümetleri son derece güçsüz bir durumdayken, onlar ülkenin kendi gücüyle kendini koruyabileceğini kanıtlamaya çalışıyorlar. 








                            

Sahip oldukları tek şey 'umutları'

 

Ama kayıpları büyük: Bugüne dek çatışmada 120 asker öldü. Ölen askerlerden birinin ailesini ziyaret ediyorum. Mustafa el Şarmi 21 yaşındaymış.

  KAMPTA ÇATIŞMALAR HALA SÜRÜYOR

Haftaya evlenecekmiş. Damatlığı hala yatağının üzerinde duruyor.
"Filistinliler ne derse desin" diyor annesi, "Feth ül İslam'a kucak açtılar, paralarını aldılar. Onların açgözlülüğü yüzünden benim oğlum öldü. Allah da Filistinlilerin kökünü kurutsun!"

  Münir giderek büyüyen bu öfkenin farkında. Nahr el Berid'de olanları anlatırken, neredeyse ezilip büzülen bir havası var. "Ama herkes kampı terk etti" diyor, "Onlara sırt çevirdik. İnsanlar Lübnan ordusunu desteklediğimizi bilmeli. Biz Lübnan halkıyla kardeşiz; onların misafirleriyiz. Misafir, ev sahibine saygı gösterir."

  Ama herhalde Münir de biliyordur ki bu tam anlamıyla doğru değil. 1970'lerde İsrail'e karşı Filistin direnişi Lübnan'dan yürütüldüğü sıralarda, Filistinlilerle evsahipleri arasındaki ilişkiler sık sık kopma noktasına gelirdi.

  Peki acaba Münir kadar gururlu bir adam, çocuklarının mülteci kampında büyümesine neden izin veriyor? Çelişkili gibi görünebilir ama, mülteci olarak kalmayı istedikleri için.

  Lübnan toplumuna karışıp asimile olmak, yurtları üzerindeki hak iddialarından vazgeçmek demek çünkü. "Biz Lübnanlı değiliz. Filistinliyiz. Filistin diye de bir ülkemiz var. Ve bir gün çocuklarımız, inşallah, hakları olan evlerine geri dönecek."

  Münir'in hayalleri hala dimdik ayakta. Bu küçücük sınıfta, ellerinde kalan tek şey de o zaten. "










 

 

 

 

  • Yazdır

    Arkadaşlarına gönder

    Yorumlar (0)