• Nombre de visites :
  • 2502
  • 31/8/2010
  • Date :

Dünya Kudüs Günü-2

kudüs

Kudüs Günü Vesilesiyle Yeniden Hatırlamamız Gereken İslami Sorumluluğumuz

Tam yarım asırdır Filistin’de yaşananlar asla unutmayacağımız bir gerçeği önümüze koymaktadır: Siyonist işgal hiçbir şekilde kabullenilemez; hiçbir pazarlık veya karşılığa bağlı olarak normalleşemez. Bu bizim Kurani bir sorumluluğumuz olduğu gibi;  tarihe, insanlığa, hakk ve adalet ilkelerine karşı da vazgeçilmez bir vazifemizdir. Bu vazifemizi her şartta yerine getirmeli ve işgal olgusuna karşı bilincimizle, yüreğimizle, sözümüzle, bileğimizle, elimizdeki her türlü imkanla sürekli bir karşı durma tavrını geliştirmeliyiz. Bu tutum bizler açısından bir güç yetirip yetirememe sorunu değil, ilkesel bir tutum alıştır. Rabbimiz bizleri gücümüzü, takatimizi aşan yükü taşıyamamaktan dolayı sorumlu tutmaz. Gücümüz işgale kalbimizde, zihnimizde karşı koymaya yetiyorsa şimdilik onu yaparız ama nasılsa elimizde değil diye işgalin zihinlerimizi teslim almasına da asla izin vermeyiz. Unutmamalıyız ki, işgal önce bilinçlerde, yüreklerde boy verir. Bir kere bilinçlere, yüreklere sızmayı başaran işgal mikrobu, zamanla her yere sinmeyi, yerleşmeyi başarır, kalıcılaşır.

İşte Kudüs Günü ve benzeri vesileler, bizlerin bu hassasiyetimizi koruduğumuzu, koruyacağımızı ve adaletten ve özgürlükten yana tüm insanlara mesajımızı haykırdığımız vesileler olmalıdır.

2- Birliktelik ve dayanışma arayışlarını hızlandırmak

Siyonist işgal gerçeğini canlı tutma ve ona karşı tavrımızı pekiştirme yanında; Kudüs Günü vesilesiyle altı çizilmesi gerekli bir diğer husus da, bu ve benzeri vesilelerin Müslümanlar arasında birliktelik bilincini geliştirme yönünde yapması gereken katkıdır. Bir ve beraber olmak, zulme ve küfre karşı birlikte mücadele etmek bizlere Kuran’ın bir emridir. Kaldı ki Müslümanlar olarak,  sadece Kudüs sorununu gerçek boyutlarıyla kavramamız; bizleri kuşatan emperyalist-siyonist zincirin ağırlığını hissetmemiz; bu kuşatmayı adeta kalıcı bir esarete  dönüştürmeye çalışan yerli işbirlikçi güçlerin sınır tanımaz zulümlerini somut bir biçimde müşahede etmemiz birlikteliğin, omuz omuza, yürek yüreğe olmanın nasıl bir kaçınılmaz şart olduğunu anlamamız için yeter de artar bile!

Bu itibarla parçalanmış coğrafyamızı yeniden birleştirmeye, bütünleştirmeye parçalanmış Ümmet yapımızdan başlamamız bir zorunluluktur. Bunu sağlamadan, yani Kuran’ın tasvir ettiği şekliyle “bünyanun mersus” haline gelmeden, yani kurşunla kaynatılmış bir duvar haline gelip, “uğradığımız saldırıya karşı topluca karşı koyma” bilinci ve eylemini gerçekleştirmeden kurtulmamız mümkün değildir.

Aslında sadece aynı inancı paylaştıklarımızla değil, zulme ve sömürüye karşı çıkan her kesimden insanlarla adalet zemininde ortak bir mücadele ve dayanışma ihtiyacı giderek daha net bir biçimde kendini hissettirmektedir. Gerek taze bir olgu olarak Irak’ın işgali, gerekse de köklü bir sorun olarak Filistin sorunu karşısında sergilenen tavır ve yaklaşımlar zalimler ve mazlumlar şeklinde ikili bir cepheleşme olgusunu açığa çıkartmış, yaşadığımız ülkede de bu tablo netleşmiştir.


Dünya Kudüs Günü-1

DÜNYA SİYASETİ VE KUDÜS

 

  • Yazdır

    Arkadaşlarına gönder

    Yorumlar (0)