• Nombre de visites :
  • 2345
  • 8/12/2012
  • Date :

Çalışan anneler ve çocukluk dönemi ihtiyaçları

çalışan anneler ve çocukluk dönemi ihtiyaçları

Tam da bu noktada çalışan annelerin zihinlerine takılan önemli bir soruya cevap vermek gerekir. Günümüz sosyal hayatı, anneyi de iş hayatına sürüklüyor ve anne daha yeni doğan bebeğini kundakta bırakarak birkaç ay izin aldığı işinin başına dönmek zorunda kalıyor.

Anneler, kendilerine içinde bulundukları çelişkili durum hakkında çeşitli bahaneler bulsa da vicdanlar rahat olmuyor, olamıyor. Anne her ne kadar bedenen iş yerinde olsa da ruhen, hala kokusu burnunda tüten bebeğinin yanında bulunuyor. Kimi zaman bakıcıya emanet edilmiş bebeğinin durumunu öğrenmek için gizli kamaralara çekilip, telefon etmeye ve yavrusunun sesini birkaç saniyede olsa duymak için fırsat kollamaya çalışıyor. Çalışan bir anne her ne kadar çocuğunu kendisine ihtiyaç duymadığına kendisini inandırsa da bir takım uzmanlardan teselli alsa da vicdanı rahat değildir. Nasıl rahat olsun ki! Bebeği evde, kendisi işte bebeğine ait olan sütler, göğsünden boşa akarken annenin boşa akan sütlerini her gördüğünde vicdanen rahatsız olmaması mümkün değildir. Annenin yaşayacağı en ızdırap verici anlardan biri de göğsünün yeterince emilmemesinden dolayı sütünün kesilmesidir. Bu, anneyi daha da agresifleştirir ve “yanlış mı yapıyorum acaba? “diye düşünerek acı çeker. Bütün bunları anne kendi ruhunda sesiz sedasız yaşarken işveren anneden iş, eş anneden aş beklemeye devam etmektedir… Evet, annelik böyle şeydir. Bir yandan ruhu ile bağlı bulunduğu çocuğunun ihtiyaçlarını karşılayamamanın pişmanlığı bir yandan da hayatın kendisinde talep ettiği acımasız beklentiler…

İşte bu ve benzeri onlarca neden yan yana geldiğinde çocuğun ilk dört yılda, anneye nasıl muhtaç olduğu görünmektedir. Ancak günümüz sanayi toplumundan, anne ile bebeği arasındaki bu muhtaçlığı anlamasını beklemek doğru bir beklenti değildir. Bir işveren kendi bünyesinde çalışan bir bayanı “anne”‌ olarak görmekten hoşlanmaz. Zira bir bayanı anne olarak görmek işverenin iş yerindeki üretkenlik beklentisine tezat teşkil eder. Onun çalışanından beklediği şey “iş”‌tir. “Annelik”‌ değildir… Her ne kadar iş veren böylesi bir beklentiye yeni anne olmuş birine hissettirmeme hassasiyetini gösterse de anne kendi üzerindeki bu psikolojik baskıyı sezecektir. En hassas işveren bile, yeni doğum yapmış annenin işinin başından birkaç ay ayrılmasından memnun olmayacaktır. Anne de bu memnuniyetsizliği hissedecektir. İşveren telefon edip anneyi tebrik etse; hatta “arkadaşlar şimdiden sizi çok özlediler ne zaman dönecek diye dört gözle bekliyorlar”‌ dese anne bu cümlelerin kendisiyle bebeği arasındaki ayrılık işaretleri olduğunu anlar. Çalışan anne her ne kadar böylesi bir psikolojik baskı altında çaresizleştirilirse de bunu belirtmekte fayda var ki annenin ilk dört yılda bebeğinin yanında bulunması gerekir. Böylesi bir durum günümüz sosyal yaşantısı açısından imkânsız da olsa anne kendisine çıkış yolları aramalıdır. Burada asıl sorumluluk anneden çok, işverene düşer. Yeni bir bebeği olan annenin sorumluluğunu taşıyan işveren, anneyi rahatlatıcı tedbirleri alabilir. Böylesi tedbirler hem insan olmanın gereğidir hem de iş yerindeki verimlilik için alternatif bir çıkış yoludur. Çünkü gün boyu çocuğunu özleyen, onun erken bir dönemde bakıcıya emanet etmenin verdiği iç huzursuzlukla iş yerine gelen bir anne ne kadar üretken olabilir ve ne kadar verimli çalışabilir. Hem bu nedenle hem vicdani hem de insani nedenlerle iş verenler bu konuda insiyatif ele almalı, annenin bebeğiyle iş yerine gelebileceği, bebeğine korunmuş ve huzurlu bir kreş imkanı sunabileceği ve annenin de gün içinde defalarca bebeğini ziyaret edip onun ihtiyaçlarını karşılayabileceği ortamı oluşturabilmeli. Bu, göz kamaştırıcı işveren ahlakı olur! Böylesi koşulları oluşturamayan bir işveren hiç olmazsa anneye iki senelik ücretsiz izin imkânı sunabilse… Annenin emme süreci olan iki yılı, çocuğunun yanında geçirmesine müsaade etse, onun ruhen gelişimine kendisi de vicdanen bir adım atmış olsa, günümüz hastalıklı sosyal yaşantısının tedavi edilmesinde büyük bir katkı sağlamış olur… Her şeye rağmen anne çalıştığı iş yerinde böylesi imkânlara sahip olamaz ve “çocuk mu, iş mi?”‌ tercihini yapma durumunda kalırsa biz annenin gelecek yaşantısını ve çocuk ruh sağlığını düşünerek çocuğundan yana tercih kullanmasını tavsiye ediyoruz.

Pedagog: Adem güneş

tefekkur-dergisi


Çalışan Anneler

SAĞLIKLI BİR AİLE

  • Yazdır

    Arkadaşlarına gönder

    Yorumlar (0)